4 Ocak 2012 Çarşamba

Tokyo

Seyahat listemizin ilk siralarindaki sehirlerinden biriydi Tokyo. Cherry Blossom zamani gitmek istiyorduk. Eylul olmadi Mart'ta gidelim derken deprem, tsunami ve nukleer santral sizintisi ile planlarimizi hep erteledik. Sonunda ani bir kararla 4 gunluk Tokyo seyahatimizi gerceklestirdik.

4 yildir Shanghai'da yasiyoruz. Hem Cin icerisinde hem de uzakdoguda bircok ulkeye seyahat ettik. Tokyo'nun uzakdogudaki ulkelerden bu kadar farkli olabilecegi aklima hic gelmezdi. Cinlilerin yuksek sesle konusmalarina, bay bayan ve mekan farketmeden girtlak temizleyip balgam cikartmalarina, sokaklarin pisligine ve insanlarin bencilligine ne yazik ki alismisim ki Tokyo'daki 4 gun bana medeniyette oldugumu hissettirdi. Aslinda ilk andan itibaren insanlarin saygisi, birbirlerini egilerek selamlamalari, kucuk harflerle konusmalari ve devamli gulumsemeleri "burasi uzakdogunun cenneti olmali" dusuncesini getirdi aklima. Cin'de 9 aylik hamileyken bile yaya gecidinde beni gordugu halde uzerine tam gaz otobus suren soforlerden sonra Tokyo'da aynen Milano'daki gibi daha bizi gorur gormez frene basan Japonlar buyuk ikilem yaratti bende. :)

Tokyo hayatimda gordugum en temiz ikinci sehirdi. Cop kutusunun olmadigi sokaklar bile piril pirildi. Dunyanin en pahali sehirleri icerisinde yer alan Tokyo muhtesem bir metro agina sahip. Japoncanin yani sira Latin harfleriyle de duraklarin ismi yazili oldugu icin metroyu kullanmak cok kolaydi. Yalniz bazi istasyonlarda yuruyen merdiven ve asansorun olmamasi bebek arabasinda uyuyan Mert'i tasiyan kocama cok zorluk yasatti. :(

Su da bir gercek ki 1,5 milyar insanin yasidigi ulkede yasamama ragmen hayatimda bu kadar kalabalik bir sehir gormedim. Ayni gun icerisinde sehrin farkli 3-4 noktasini gezmemize ragmen her noktasinda gordugumuz dehset kalabalik bana futbol maci cikislarini hatirlatti :) Trafik isiklarindaki ve metro merdivenlerinin onundeki kalabalik stad cikisindaki gibiydi. Insan o sehirde 35 milyonun yasadigini fazlasiyla hissediyor :)

Yazdikca yaziyorum ama sanirim en rahati gun gun anlatmak. :) Iste 1. gunumuz.

Sabah yaklasik 2,5 saatlik seyahatle Tokyo'ya vardik. Narita Havalimani sehir merkezine cok uzak. Hizli trenle Tokyo sehir merkezine 1 saatte ulastik ve 2 durak uzakliktaki otelimize gecip hemen valizlerden kurtulduk :) Otelin konumu hem metro istasyonlarina hem de Ginza'ya olan yakinligi acisindan superdi. Yuruyerek 5 dakikada meshur Ginza sokaklarina ulasiyorduk. Ayrica otelin yan sokaginda bir suru restoranin bulundugu cadde de bizim enfes susileri tadmamiz icin buyuk sans oldu.

Yanyana yer alan unlu markalar, restoranlar ve alisveris merkezleri ile meshur olan Ginza, Tokyo'nun Nisantasi'si. Ginza sokaklarinda dolasirken az da olsa kimonolu bayanlar gorduk. Ayaklarinda tabi (bas parmak ve diger dort parmagin ayri oldugu corap) ve zouriler (parmak arasi sandalet) vardi.













Tatli isteyen???


Ginza sokaklarinda acikip ve yorgun dusup dinlenmek ve karnimizi doyurmak icin bir Japon restoranina gittik. Mert yine pilav ve noodle ile karnini doyururken, biz de susilerin tadina baktik. Itiraf etmeliyim ki hayatimin en guzel susilerini Tokyo'da yedim. O kadar lezzetli ve hafiflerdi ki Tokyo'ya yine gitmek icin cok lezzetli bir sebebim var artik ;)









Ayni caddede bir Turk restoranida vardi :)


Yolda Noel Baba ile karsilastik. Mert'e hediye verdi :)))


Yemek sonrasinda Tokyo Kulesi'ne gittik. Tokyo Kulesinin Paris'in meshur Eiffel Kulesine olan benzerligi cok sasirtti beni. 4000 ton agirliginda ve 333 metre uzunlugundaki kule isil isil goruntusuyle adeta sov yapiyordu.

Tokyo Kulesi'nden muhtesem sehir manzarasini izleyip otelimize donduk ve 2. gun Disneyland gezimiz oncesinde dinlendik.



Tokyo manzarasi



Tam benlik! Pembe pembe :)



2 yorum: